Mektuplarımız, ‘Manifaturacı Ömer Ünver Eliyle’ Gelirdi

Mektuplarımız, ‘Manifaturacı Ömer Ünver Eliyle’ Gelirdi

Süleyman ÖZEROL

Her yaz Ankara’dan Ballıkaya’ya gelirim. Bu yaz da gelmeden önce (21 Temmuz 2022) bir konuyu dergi için hazırlamaya başlamak istedim; Hafız Ömer
Taşhan ve Köprülü Mehmet Paşa Camisi iz bırakan iki yapıt. Daha önce var olan bir de harap edilmiş kilise var.
Belki bazı köylerimizde de yakın tarih ile ilgili yapıtlar vardır. Çünkü Osmanlıda kırsal alanda var olan izleri görme olasılığı çok zayıf.
Özellikle Hekimhan'ı simgeleyen bu iki tarihsel yapı ile ilgili olarak yapılan çalışmaları araştırarak dergide yer vermek istiyorum.
Kalaycılar, bakırcılar, fırıncılar, bakkallar ve diğer esnaf ve zanaatkârları zaman zaman arkadaşlarımız yazıyor.
Benim de çocukluğumda Hekimhan'da iz bırakan yapılar, kişiler ve olaylar var. Bunlardan biri ve de en çok anımsanan Hafız Ömer adıyla tanınan Ömer Ünver’dir.
Hafız Ömer, köyümüz Ballıkaya'nın (Mezirme) posta aracısı idi. Altmışlı yıllarda mektuplarımız Hekimhan'a 'Manifaturacı Ömer Ünver Eliyle' gelirdi.Ömer Ünver'e 'Hafız Ömer' derlerdi. Hafızlığını bilmiyorum ama manifaturacı bir esnaftı.
Hafız Ömer'den sonra Abdurrahman Süslü, bir zaman Taşhan'ın Batı kapısının girişinin sağında bakkallık yapan Uğurcuklu Turan Ercan, Turan Ercan Malatya'ya taşınınca onun yerine taşınan Hüseyin İğdir eliyle mektuplarımız ulaşmaya başladı. Bu süreçten söz etmek istiyorum.

Telsiz Telefondan Bugüne

1985 yılından yazında bahçelerde otururken bir gün köye çıktım. Fanıgilin ağılın arkasında ilerlerken iki cip geldi ve içinden inenler oldu. İçlerinden iri yarı olanı yaklaştı, “Arif Arı, Malatya PTT'den” diyerek kendisini tanıttı. Arkadaşı da Avni Ucuzcu idi. Diğerleri ile de merhabalaştık. Hal hatır ettikten sonra telsiz telefon istasyonu kurmak amacıyla İğdir’e geldiklerini, orada düğün olduğunu ve düğün yerine vardıklarında kimseden ilgi görmeyince arkadaşlarına, “En iyisi Ballıkaya'ya gidelim” demiş ve gelmişler.
“Muhtarın evi hemen şurada, gidelim” diyerek üstteki evi işaret ettim. Şoförler arabaları uygun yere bıraktılar, önlerine düştüm, eve çıktık. Muhtar evde değildi ama kısa süre sonra geldi. Kısaca İğdir’e uğradıklarını anlattıklarını, ilgi görmediklerini, yiyecek ve içecek bir şeylere gereksinimleri olduğunu düşündüğümü söyledim. Yemek hazırlığı yapılırken Arif Arı, telsiz telefon istasyonu kuracaklarını, Zurbahan'ı görecek bir yer olması gerektiğini, bunun için 3x3x3 boyutunda bir yer yapılması gerektiğini, Pazartesi cihazın geleceğini anlattı.
Öğeçe'de Eğitmenin tepe uygun bulundu. Babam Hasan Özerol ile dayım İbrahim Erol usta olarak, köylüler bizler de amele olarak çalışıp yapıyı hazır ettik. Pazartesi Malatya'ya çalışan araçla kapı ve pencereleri geldi, PTT de santral cihazını getirdi. Yapının üzerine uydu anteni, içerisine de santral cihazı yerleştirildi. Bütün bunlar cumadan pazartesiye üçüncü günde tamamlandı, gece saat 21.00 sıralarında dereye, dereden muhtarın evine Adıyamanlı Abuzer Usta ile hat çektim. Telefon muhtarın evine kuruldu. Arif Arı ilk konuşmayı PTT ile çalışan NETAŞ şirketinin merkezi olan Kanada ile yaptı.
Acenta işletmecisi belli olana kadar telefona ve diğer posta islerine altı aya yakın muhtar baktı.
Numarası 11462 idi. Dışarıdan bir yeri aramak için Hekimhan merkez aranıyor, numara veriliyor, oradan da bağlanıyordu. Dışarıdan arayan da Hekimhan’ı arıyor, Hekimhan köye bağlıyordu.

Mustafa Güner’in Anısı

O zamanın bir anısını muhtar Mustafa Güner şöyle anlatıyor.
Kara Ayıp (Eyüp Koç) bir gün geldi, hanıma, “Anigöğ, bizi İsmail’i bir ara hele” dedi. O da “Numarasını ver de bağlatayım” dedi. Bunun üzerine, “Amaaa! İsmail’i Herkes biliy de sen mi bilmeyn ?” dedi.

1986’da Zekine Öztürk PTT acente işletmecisi oldu. Derken yollar düzene girdi ve dört, dört buçuk saatlik yaya yolu yaklaşık yarım saate indi ve iletişim kolaylaştı.
1985-1986 yıllarında Ballıkaya'nın yeni yerleşim yeri kuruldu. Yeni yerleşim yerine evler taşınınca hemen her eve telefon alındı. Uydu anteni köyün güneyinde bulunan Eski Karakolun tepeye anten taşındı, cihaz da Öğeçe’den Muharrem Oktay’ın evine getirildi. O da evi satınca köyün güneybatısında radyolink hattı kuruldu. İğdir, Başkavak, Salıcık, Çeki ve Mıroğlar Ballıkaya'ya bağlandı.
Telsiz telefon uydu anteni, PTT acentesi, evlere telefon, radyolink hattı derken internet hizmetleri de yaygınlaştı. 'Eliyle' olayı da ortadan kalktı.

Hafız Ömer (Ömer Ünver)

Ballıkaya Cem Kültür Evi (Karadirek) Yazlık Yemekhanesinden Hafız Ömer Anısına Çeşme

1966 yılına kadar birçok kez Hekimhan’a gitmiş olsam da akşama öğretmen okuluna girmemle birlikte daha çok gidip gelmeye başladım. Akçadağ ilköğretim Okulu'nun 500 metre kadar kuzeyinde bulunan tren istasyonunda trene bindiğimizde Malatya'ya oradan da Hekimhan’a giderdik. Adana Çetinkaya arasında çalışan ve karma treni, ara treni adlarıyla adlandırılan treni beklerdik genellikle. Hamido adıyla da anılırdı.

Hekimhan'da trende indikten sonra çarşıya çıkar, Ömer Ünver'e uğrar, “Köyümüze mektup var mı Ömer Amca?” diye sorardım. Ama o önce bir sandalye ya da tabure uzatır, sonra çay söylerdi. 13-14 yaşlarında olmama karşın bir yetişkinmişim gibi davranırdı. Daha sonra mektup yoksa gelmediğini söyler, varsa da verirdi. Verdiği mektupları alır köye götürür sahiplerine teslim ederdim.
Elbette ki bunu yalnızca ben değil Hekimhan’a kim gelse yapardı Eliyle dediğimiz olayı da yalnızca Hafız Ömer değil, başka esnaflar da yapardı. Diğer bir deyişle acente dedikleri işletmeler gibi bu esnaflar çevre köylerin halkının iletişim ve ulaşım aracılarıydı…
22 Temmuz 2022 günü avukat Mustafa Keçeli Ankara'da hemşerimiz Turgay Ünver ve Halil Kaynarca'yı arayarak Ömer Ünver hakkında kısa da olsa bilgi edinmek istedim. Bu bilgilerimi geliştirerek Hekimhan’da da bazı kişilerle görüşerek çevre köylerimize hizmet eden esnaflarımızı tanıtmayı amaçladım.
Hafız Ömer köyümüzdeki Karadirek Cem Evi'nin yazlık yemekhanesinin bahçesinde yapılan çeşme'nin mermerlerini oğlu Hasan Tahsin Ünver armağan etmişti ve üzerinde ‘Hafız Ömer Anısına’ yazıyordu.
Bir Alevi ocağı olan Karadirek’te Ömer adını elbette ki yadırgayanlar olmuştu.
“Bu Hafız Ömer de kim?”, “Niye buraya yazılmış?” gibi sorular soranlar bile oldu. Her ne olursa olsun Hafız Ömer, Hekimhan’da merkezi özellikli farklı bir yapıya sahipti benim için...
Onun, Hıtış lakabıyla anıldığını da belirtenler oldu. Hıtış, dağınık anlamındadır ve de Ömer Amcanın öyle bir yapısı yoktu...
70 yaşına yaklaşan birisi olarak ve yaklaşık 60 yılı çok rahat bir şekilde Hekimhan’daki anılarımla bildiğim ilçemizin esnaflarından Ömer Ünver'i sizlere anlatmaya çalıştım. Eğer yazanlar olursa tanıklarının açıklamalarını da katarak aktaracağım.
Yakınlarının tanıklığı ise daha da önemli…

Hekimhan’da Hafız Ömer’in torunu Mahmut Ünver

Belediye çay bahçesinde oturdum. Ertuğrul Çakmak uğradı, bir süre söyleştik. Hekimhan’ın birliktelikli yapısından, ülkemizin de aynı yapıda olmasından, halkın birbirini daha iyi tanıması gibi konulardan söz ettik. Belediye Çay Bahçesi işletmecisi Şehriban Kırıcı ile de bir süre sohbet ettik.
Tayyip Aldemir, "Ekmeğimizden başka silahımız mı vardı?"demişti. İşte Hekimhan’da mektuplarımızın geldiği kişiler de aynı zamanda konukseverlikleriyle anılırlar. Bunlardan Ömer Ünver’in dükkânı hemen yakında idi. Genel tuvaletin yanından sola dönüp ana caddeye çıkarken, 60'lı yıllardan tanıdığım Ömer Ünver'in dükkânı dikkatimi çekti. Eskiden sokağa bakan kapısı kuzey tarafa caddeye açılmıştı ve kapalı bir kasaptı. Ömer Ünver, ‘Manifaturacı Ömer Ünver’ diye tanınıyordu. Halk arasında ise Hafız Ömer diye biliniyordu.
Oradan geçen birini durdurarak, “Hafız Ömer'in dükkânı burasıydı değil mi?” dedim, “Evet, kasap oldu ama kapalı” dedi.
“Kimi var, kiminle görüşebilirim hakkında?” dediğimde de “Gel” dedi. Hemen ileri sol köşedeki kahveye doğru yürüdük. Kahvenin yazlık bölümünde oturanların yanına gittik. Oturanlardan birini gösterdi “İşte torunu” dedi.



Mahmut Ünver ile bir süre sonra ayrı bir masaya oturduk. Ömer Ünver'inoğlu Hasan Tahsin Ünver'in oğluymuş. Dedesini altmışlı yıllardaki izlenmelerim ile anlattım. Kendisi de çocukluk zamanındaki bazı anılarını anlattı. Hatta babasının Ballıkaya Karadirek Cem Evi yazlık yemekhanesine yaptırdığı çeşmenin öyküsünü de anlattı.

Kendisiyle haberleşeceğiz ve onun anlatımları ile yaklaşık 60 yıl önceki “eliyle” diyerek mektupların geleni iletilerin dağıtıldığı o zaman aracı olan manifaturacı Ömer Ünver hakkında biraz olsun bir belge bırakmayı sağlamaya çalışacağız.
Ömer Amcanın fotoğrafını bulamadık. Dilerim birileri bize ulaştırır, dergide yayınlarken yer veririz...

Torunu Mahmut Ünver



Yorumlar

  1. Süreçte Taşhan ve Köprülü Mehmet Paşa Camisi için Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Sanat Tarihi Bölüm Başkanı Sayın Prof. Dr. Nurşen Özkul Fındık, harap edilmiş kilise için HEKİMHAN dergimiz yazarı Sayın Fikri Demirtaş ayrıntılı yazılar yazdılar. Kendilerine teşekkür ediyorum.
    Haberleşme kültürümüzde önemli yeri olan Hekimhan esnaflarından Sayın Ömer Ünver, Abdurrahman Süslü, Turan Ercan ve Hüseyin İğdir'i bir kez daha anmak istiyorum.
    Kültürümüze emeği geçenlere saygılarımla...
    ...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder