Çulhalı Köyü ve Esiri Baba




ÇULHALI KÖYÜ VE ESİRİ BABA
Celal Abbas ÇİÇEK

Çulhalı Köyü

Çulhalı, Malatya'nın Hekimhan ilçesine bağlı bir köydür. Köyün ilk yerleşim yeri bu günkü adıyla Eski Kent mezrasının bulunduğu alandır. İlk yerleşim 1200'ler veya 1300'lerin başlarıdır.
Köye ilk yerleşenler, Oğuzların Avşar Boyunun Beylikli kolundandır. İlk yerlerin de yaklaşık 110–115 haneye ulaşan köy 1600'lerin başında eşkıya baskılarına dayanamayarak dağılmıştır. Bu gün Sivas, Yozgat, Amasya, Çorum ve daha birçok yerde Çulhalı köylüleri, çoğunlukla aynı ad altında yeni yerleşim alanları kurmuşlardır.
Şimdiki köyün olduğu yere sadece yedi hane gelip ev yapmıştır. Burası, civardaki en sık orman alanı olduğundan, gizlenmek amacıyla seçilmiştir. Zalime ve zulmüne boyun eğmemişler, asimile olmamışlar; zalime boyun eğmemek pahasına da olsa bu bölgeyi seçmişlerdir.
Yaklaşık 400 yıldır şimdiki yerinde varlığını devam ettiren ve Avşar Boyunun Beylikli kolundan olan Çulhalı köylüleri, yeni yerinde Oğuzların Beğdili boyu ile de önemli ölçüde kaynaşmış, 1970’lerde 140 haneye ulaşmıştır. Bu tarihlerden itibaren köyden göçler başlamıştır. Göçler iki farklı biçimde görülmektedir. Birisi, daha iyi yaşam koşulları için şehirlere doğru olmuştur. Bir diğer göç ise ulaşımın daha kolay olduğu ve kıt da olsa sulanabilen arazilerin bulunduğu çayların olduğu yerlere olmuştur. Bu nedenlerle, esas köy büyük oranda göç vermiştir. Halen de vermektedir.
Köy yeni yerleşim alanındaki yaklaşık 400 yıllık sürede kültürünü devam ettirmiş, geliştirmiş, önemli değerlerin yetişmesini sağlamış veya önemli değerlere kol kanat gerip destek olmuştur.
Bu değerlerden ilki Sadık Baba’dır. Aslen Güvenç köyünden olan, Sadık Baba, babasının vefatı sonucunda yaşamlarını devam ettirmek üzere, annesi ve kardeşleriyle akrabalarının bulunduğu Sivas/Kayseri’nin Karaözü köyüne gider. Karaözü köyünde bir süre kalan Sadık Baba çevrenin baskılarına dayanamayıp Doğduğu köy Güvenç’e gelir/getirilir. Köyünde de çevre baskılarına maruz kalan Sadık Baba her fırsatta Çulhalı Köyüne gelmektedir. Çulhalı da kendisine hak ettiği değer verilmekte, saygı gösterilmektedir. Çulhalı da, Sadık Baba’ya maddi ve manevi her türlü destek hep sağlanmıştır. Bu destekleri Sadık Baba “Kemiğim Allahtan, etim Çulhalı’dan” diyerek vurgulamıştır.
Bir başka değer, Aşıkî’dir. Aslen Bulgaristan’ın Filibe Şehrinden olan Aşıkî’nin asıl adı Hasan’dır. Askere giden Aşıkî, Arga’da (Akçadağ) görevlendirilir. Bir görev için Hekimhan'a ve Güvenç'e gelen Aşıkî, bu bölgenin rüyasında da gördüğü yer olduğunu fark eder. Aynı zamanda Sadık Baba’ya ve deyişlerine hayrandır. Görevi bittiğinde memleketine dönmez. Sadık Baba’ya döner. Ne var ki Sadık Baba Hakka yürümüştür. Yine terk etmez. Ancak, hayat devam etmektedir. Aşıkî’nin sevgisinden başka bir varlığı yoktur. Geçim derdi başlar. Sonunda, Çulhalı köylüleri devreye girer, Aşıkî’ye ev yaparlar. Evinin yeri bellidir. Hala, Aşıkî’nin Peği olarak anılmaktadır. On dört yıl Çulhalı da sığırcılık yaparak geçimini sağlar. Sadık Baba’nın vasiyeti vardır. “Önce Aşıki’ye sonra bana gelin” demiştir. Hakka yürümesinde, Çulhalı ileri gelenleri, Sadık Baba’nın vasiyeti ve Sadık Baba için bu ellerde kaldığını dikkate alarak, mezarının da Sadık Baba’nın yanında olmasının uygun olacağı kararını verirler. Cenazesi Çulhalılar tarafından Güvenç mezarlığına götürülür ve orada defnedilir. Mezarı, geçen sene Hacı Keleş’in de desteğiyle Kamber Durna tarafından yaptırılmıştır.
Üçüncü değer, Kul Sevindik’tir. Çulhalı köyünden olan Kul Sevindiğin asıl adı Mustafa’dır. Deyişlerini “Kul Mustafa” mahlasıyla söylemektedir. Mustafa, Kangal’ın (Zerk) Çaltepe köyüne, oradan da Hacı Bektaş’a gider. Hacı Bektaş'ta Sevindik adını alır. Deyişlerini Kul Sevindik mahlasıyla söyler. Hacı Bektaş ta hakka yürüyen Kul Sevindik’in mezarının, Hacı Bektaş’ta Âşıklar Mezarlığında olduğu belirlenmiştir.
Dördüncü değer Esiri Baba'dır.
Atalarımız, bu dört değere gereken ilgi ve yakınlığı hep göstermişlerdir. Korumuş, kollamış, maddi ve manevi her türlü desteği esirgememişlerdir. Sadık Baba, çevredeki köylere, insanlarının davranışlarına göre bazı adlar koymuştur. Örneğin Çulhalılar için “Sofu Çulhalı” demiştir. Çulhalı da kuruluşundan itibaren Cem Evi vardır ve hala kullanılır durumdadır. Âşıkların tercihinde, köyün bu özelliğinin büyük önemi olmuştur. Bu köyü; daha inançlı, daha güvenilir, daha samimi bulmuşlardır.

Esiri Baba
Baboğ Dede, Basak köyü halkından olup 18. yüzyılda yörenin en ünlü âşıklarından biri olarak bilinmektedir. Baboğ Dede'nin dört oğlu vardır. Oğullarının en küçüğü Kasım Ağa’dır.
Kasım Ağa, Baboğ Dede'nin vefatından sonra kardeşlerinden ayrılarak, Güvenç köyüne yerleşir. Yaşamını bu köyde sürdürür. Kasım Ağa’nın üçüncü oğlu 1843 yılında dünyaya gelir. Üçüncü oğullarının adını Mehmet koyarlar.
Çocukluğunu akranları gibi köyde çobanlık yaparak geçiren Mehmet, boş zamanlarında okuma yazma öğrenmeye başlar.
Yine bu yıllarda bağlama çalmaya da merak sarar. Mehmet, önceleri dedesi Âşık Baboğ Dede’nin ve yörenin diğer ozanlarının türkülerini çalıp söyler.
Okuma yazmayı öğrenen, deyişleri ve yörenin türkülerini çalıp söyleyen Mehmet, henüz 17–18 yaşlarındadır. Mehmet, bir gece rüyasında aksakallı bir pir görür. Pirin elinde bade dolu bir kâse vardır. İçmesi için Mehmet’e uzatır. Mehmet pirin elinden badeyi alır ve içer. Kan-ter içinde, garip duygularla uykudan uyanır.
Mehmet o günden sonra kendi deyişlerini söylemeye başladı. O dönemdeki deyişlerinde “Âşık Mehmet” mahlasını kullanır. Ancak, bu güne kadar “Âşık Mehmet” mahlası ile söylediği şiir veya deyişlerine rastlayamadık.
20 yaşına geldiği zaman artık kabuğuna sığmaz olmuştur. Bir gün kardeşlerine, "Benim özümde muhabbet coş eyledi. Ben Hacı Bektaş'ta Feyzullah Çelebi'yi ziyarete gideceğim" diyerek köyünü terk edip Hacı Bektaş'a gider. Feyzullah Çelebi'nin huzurunda, coşku içinde, kendinden geçercesine bir coşkuyla deyiş söyler. Aşığın sazını ve sözünü dinleyen Feyzullah Çelebi "Söyle Esiri'm sakla sırrımı" deyince artık deyişlerinde/şiirlerinde “Esiri” mahlasını kullanmaya başlar. Feyzullah Çelebi'den manevi himmet alarak âşıklığını beyan etmiş olur.
Esiri, köyüne döndükten sonra evlenir. Bir süre sonra ailesiyle birlikte köyünü terk edip Çulhalı köyüne yerleşir. Çulhalı köyüne kaç yaşlarında göç ettiği bilinmemekle birlikte 30'lu yaşlarda göç ettiği sanılmaktadır. Bu dönemde sık sık Hacıbektaş’a ziyarete gidip gelir. 17 kere gitmiştir. 1913 yılında 70 yaşındayken Çulhalı köyünde vefat eden Esiri, bu köyde defnedildi.
Doç. Dr. Mehmet Yardımcı’nın belirttiğine göre Esiri'nin demelerinin toplandığı iki büyük cönk vardır. Bunlardan biri Hamza adlı torununda kalmıştır. Diğeri ise; 1945 ve devam eden yıllarda, o günün hükümeti, bir kararla, elde bulunan eski yazı tüm eserlerin Cumhuriyet Savcılıkları kanalıyla toplanıp, yeni alfabeye çevrilerek, tekrar iadesi kararını çıkarır. O yıllarda, Hekimhan’da savcı vekili olan Cemal Özbey, toplanan kitaplar arasında Sadık Baba’ya ve Esiri Babaya ait olan cönkleri tesadüfen bulur ve alır. Sadık Baba’ya ait olanı 1957 yılında yayımlamıştır. Cemal Özbey uzun yıllar sakladığı Esiri Babaya ait cönkü, araştırmacı–yazar Mehmet Yardımcı’ya vermiştir. Bu cönkte 250 şiir bulunmaktadır.
Şiirlerinin bir kısmı da araştırmacı-yazar İsmail Özmen tarafından gün ışığına çıkarılmıştır.


Çulhalı köyünde 3 Eylül 2017 günü gerçekleştirilen Esiri Baba Etkinliği konuşma metnidir.

Yorumlar

Popüler Yayınlar