Toprağımız; Bir Kitap, Bir Teşekkür, Bir Yorum

Toprağımız; Bir Kitap, Bir Teşekkür, Bir Yorum


İzzet BERKTAŞZiraat Yüksek Müh.
Çalışmakta olduğum Yeşilyurt Belediyesi “Osmanlı Belgelerinde Yeşilyurt” Başlıklı bir kitap çıkardı. Kaliteli bir baskı ile yayınlanan kitabı Yrd. Doç.Dr. Abdürrahim Fahimi Aydın ve Yrd. Doç. Dr. Ahmet İzgöer yayına hazırlamış.Tüm emeği geçenlere teşekkür ediyorum. Diğer ilçelerimizin de benzer çalışmalar yapmasını diliyorum.
Kitabın 5. Sayfasında Başkan’ın takdimi var.
Yeşilyurt’u bir taraftan geleceğini görerek, bir taraftan da geçmişteki izlerini ortaya çıkararak düşünmek zorundayız. Doğru ve yerinde adımlar atabilmenin, ancak böyle bir yaklaşımla mümkün olduğu aşikârdır. Gerek yapısal ve gerekse kültürel planlamalarda ilçemizin geçmişi ile sağlıklı bir temas kuramazsak, ya ders almamız gerek olan olay veya durumları görmemiş ya da tarihi Yeşilyurt Mirasına bilmeden zarar vermiş oluruz.”
Ne kadar anlamlı ve güzel bir cümle. Keşke özellikle toprağın, tarım alanlarının ve tarihi mirasın korunmasında bu anlayışa uygun adımlar atabilseydik diyor, bu kitaptan yola çıkarak sizi 1842 yılına götürmek istiyorum.
Osmanlı Belgelerinde Yeşilyurt Kitabının 1. Belgesi “Çırmıktı Ermenilerine Kabristan Yapılması” başlıklı belge ile başlıyor. Tarih: 3 Şubat 1842

Sayfanın fotoğraflarını yukarıya eklediğim için burada içeriği özetlemek istiyorum.
Malatya kazasının Çırmıktı Köyünde ikamet eden Ermeni reayası mevcut mezarlıklarının yerleşim yerinden altı saat uzakta olduğundan bahisle özellikle kış aylarında ölülerini definde sıkıntı çektiklerini ifade ederek Köy civarında hazine arazisinden, tarım yapılan yerlerden olmayan, taşlık vasıflı mülk topraklardan satın aldıkları yere ölülerini gömmelerine dair izin için bir dilekçe ile başvuruda bulunmuşlardır.
“Eeee ne var bunda?” Diyeceksiniz. Hemen aklınıza etnisite takılmasın. Bu yazının onunla hiçbir ilgisi yok. Dikkatiniz çekmek için bu yazıyı yazmama neden olan cümleyi yukarıda koyu ve italik olarak yazdım. Yetmedi. Bir de altını çizdim.
Yılın 1842 olduğunu hatırlatıp mezarlık için tahsisi istenen arazinin “tarım yapılan yerlerden olamayan, taşlık” olduğu vurgusuna ve o dönemde toprağın korunması bağlamındaki hassasiyete dikkatiniz çekmek isterim.
Başvuruda bu hassasiyet var da cevap nasıl? Cevap bir şarkıcımızın kullanmaktan, tekrarlamaktan zevk alarak söylediği gibi “fevkaladenin fevkinde”
Sadece tarım yapılan yerlerden olup olmadığı değil, imar ve ihya ile tarıma kazandırılabilecek yerlerden de olmaması belirtilerek durumun beldedeki ulema ve Müslüman ahaliyle birlikte araştırılıp “ilam ve yazıyla İstanbul’a bildirilmesi” emredilir.
Bundan yıllar önce ölüsünü gömeceği toprağı korumak için bin bir elekten geçiren, toprağın üretilemeyen bir doğal varlık olduğunun farkında olan Osmanlı, beri yanda dirisini oturtmak için o kıymeti anladığı, bildiği ve farkında olduğu halde bile bile hiçe sayan itinayla her türlü prizma betonlar diken günümüz insanı….
Bütün bunları neden yazıyorum. Sadede geleyim,
2000’li yıllarda “Karakavak” bölgesini de kapsayan yapılaşmadaki o günkü duruma atıfla “Tarım dışı amaçlı kullanım Talebini” birlikte çalıştığımız meslektaşımla bölgeyi kapsayan bir etüt çalışması ile değerlendirmiştik. Cevabımızın fiili “saçaklanma sınırı haricinde olumsuz” olacağı muhatap tarafından anlaşılınca “ Toprak Etüt ve haritalamaya esas olmak üzere güncel 1/5000 ölçekli paftalarının ivedilikle gönderilmesi” yönündeki yazılı talebimize cevap bile verilmedi. Sonuç, yürürlükteki yasa ve yönetmeliklere aykırı olarak bu alanlar imara açıldı.
Burada kaldı mı? Hayır. Kum-çimento-demir-tuğla-plastik vb. yapı malzemelerinden oluşan dikdörtgen, kare, üçgen, silindirik envayi çeşit “prizmalar” metastaz yapmış bir kanser hücresi gibi Bostanbaşı’nı, Tecde’yi kapladı. İyi mi oldu? Evet! Tarım alanlarının, verimli toprakların imara açılması ile mülkiyetinde olan araziyi hayal bile edemeyeceği paralarla satanlar için iyi oldu. İyi oldu da laf mı? Çoook iyi oldu! Daire karşılığı müteahhitte verenler için iyi oldu. Emeksiz, tersiz müthiş paralar kazandılar. Özetle Riba’cılar için iyi oldu. İnsan için, insanlık için, çocuklarımız için, “mavi gezegen” için kötü oldu. İnsanoğlu kendine hayat veren, ‘hak vaki olunca’ da “koynuna” girdiği toprağını sattı. Yazıklar olsun.
Bu yazıyı teknik bilgi ile doldurmak istemem. Hangi toprağı kaybettiğimizin bir göstergesi olarak toprak profili, toprağın fiziksel özellikleri bakımından en önemli olan göstergelerinden biri olan toprak derinliği ve yapılaşmanın devam ettiği Bostanbaşı Mahallesinden malum prizmalar için açılmış temel kazılarını gösterir fotoğrafları buraya ekledim. Sözle anlatılamayan bazı unsurları tek fotoğraf karesi çok güzel anlatır.

“Bütün insanların mamnon’un kölesi olduğu bu dünyada, Malatya’nın bir ayrıcalığı yok. Vurgulamak istediğim daha çok, törenlerle her yıl geçmişi göklere çıkaranların geçmişten haberleri olmamasıdır. Özü sözü bir olan er adam dünyada kalmadı. Her şey lafa indirgendi. Ne var ki söz ve iş arasındaki eşdeşlik, ahlakın temel ilkesidir. Bunu bütün filozof ve düşünürlerde okursunuz. Bugün ikiyüzlü bir dünyada yaşıyoruz. Bu toplumlara çok ağıra mal oluyor. Hiç olmazsa bunun farkında olsak da çocuklarımıza daha ahlaklı bir dünya bıraksak diye hayal kuruyorum.”
Tırnak içinde ve yatık olarak yazıp alıntıladığım yazı HBT 59. Sayıda Doğan Kuban’ın yazısından alınmıştır. Yazının aslında il örneği Mevlana’nın kenti Konya’dır. Ben Kuban Hoca’nın beni anlayışla karşılayacağını bilerek Malatya yaptım. İsteyen kendi kentini, kasabasını, köyünü koyabilir. Ben de Doğan Kuban Hocam gibi “ özü sözü bir olan” insanların memleketimde de pek kalmadığının farkındayım. Kalsaydı bu topraklar böyle ribaya kurban edilir miydi? Ben de ikiyüzlü bir dünyada yaşadığımızın ve bunun toplumumuza çok ağıra mal olduğunun farkında olan bir insan olarak hiç olmazsa Defne, Duru, İpek, Ela, Atlas, Furkan, Aleyna Kerem, Aras velhasıl çocuklarımıza daha ahlaklı bir dünya bıraksak diye hayal kuruyor kendimce gayret gösteriyorum.
Yazıyı bir anı ve “yüreğimi soğutmak” için söylemeden edemeyeceğim “bir çift söz” ile bitireceğim. Bundan 3-5 yıl önce 5403 Sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu Gereği İl Toprak Kurulunda üye olarak yer aldım. “Büyük Ovaların Koruma statüsüne alınarak,Tarımsal SİT ilan edilmesi konusunun kurul gündeminde değerlendirilmesini talep ettim. Dokuz kişiden oluşan ve kurulun üyesi sekretaryasını yürüten Tarım İl Müdürü söz alarak “Başımıza iş çıkartma” dedi. Cümle aynen böyledir. Kurul üyeleri de şahidimdir. Büyük bir şaşkınlıkla “sözün bittiği yerdeyiz” diyebildim… Aradan geçen zaman zarfında buna yönelik çalışmaların başlaması ve bazı olumsuzluklara ve ribacıların kösteklemelerine rağmen yine de koruma kararları alınması ile teselli buluyorum.Emeği geçenlere de buradan teşekkür ediyorum.
Bir yandan hayal kurarken bir yandan da meydanlarda, ekranlarda “Osmanlı’nın torunuyuz” diye söz başlayıp “hamaset” ile yolunu bulanların, ‘mamnon’un yani ‘şeytan bokunun’ yani altının yani paranın kölesi olanlara bir çift laf etme hakkını kendimde fazlası ile görüyorum.
“Hadi oradan pabucumun torunu” 
Bostanbaşı/Malatya, 16 Mayıs 2017

Geçmişten günümüze ışık tutan bu yazı, Sayın İzzet Berktaş'ın izni ile yayınlanmıştır.

Yorumlar

Popüler Yayınlar