BE MUSTAFA'M!














Şu yaptığını beğendin mi? 
Bu halkı, bizleri kendine inandırdın.
Bizler seni hep sevdik, inandık, seni kurtarıcı bildik…
Sana mı kalmış kelle koltukta Samsun’a çıkmak!
Kutsal bir iz mi bıraktın sanki?
Senin neyine Erzurum kongresi, Sivas kongresi,
Sen Selaniklisin, bir Avrupalısın;
Anadolu’nun dilinden ne anlarsın?

Gözümü açtım, okula başladım,
Okulda Ata aşkı aşıladılar,
Çiçek aşısından önce,
Ufacık beynime nasıl da yerleştin hala izi silinmedi.
“Türküm, doğruyum, çalışkanım,
İlkem; küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak,
Yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir.”
Bu ‘And’ımız” neye yaradı ki…

Trablusgarp savaşı, Balkan Savaşları derken Birinci Dünya savaşı geldi.
Çanakkale'de destanlar yazdın.
Bu toprak uğruna Sarıkamış’ta gonca güller soldu.
Ama diğer tarafta ise 
Mondros Mütarekesi ile teslim olan padişah Sevr Antlaşması ile 
Osmanlı imparatorluğunun paylaşılmasını kabul ederek teslim oldu. 
Akıllı adammış.
Sen çok yaşa padişahım
Dünya sana mı kaldı.

Be Mustafa'm!

Fakir ve dağınık bir ülkeyi bütün ettin,
Emperyalizme karşı kurtuluş mücadelesi verdin.
Kıyafet devrimi yaptın,
Kadınları çarşaftan çıkarıp, modern kıyafet getirdin.
Avrupa da yokken,
Kadınlara seçme ve seçilme hakkı verdin.
Şimdi bazıları işine gelen seçme hakkı kullanıp vekil seçildiler,
Senin kurduğun TBMM’ne türbanla girip, ne yapacaklarını şaşırdılar

Be Mustafa’m!
Hukuk sisteminin laikleşmesi, için kendini paraladın.
Gel gör ki hukuk ayaklar altında şimdi.

Be Mustafa’m!
Şeriatı kaldırdın,
Yerine insanlarımıza yakışan,
İsviçre Medeni kanunu, İtalyan ceza yasasını getirdin.
Din hizmetlerini politikanın dışında tutarak
3 Mart 1924 tarihinde Diyanet İşleri Reisliği kurdun.
Bu makamdaki müftüye en büyük maaş ve kırmızı plakalı makam aracı tahsis ettin.
Bugün o makamda oturan zat,
Yunan'dan kurtardığın İzmir'imize,
"İzmir'in farklı bir dindarlığı var.
Bu dindarlığın irfan geleneğine ihtiyacı var" diyor.
Kurduğun diyanet işleri başkanlığının bu zihniyete geleceğini bilsen kurar mıydın?

Be Mustafa’m!
Eski köye yeni adet getirerek” kadınlara Medeni hak” tanıdın,
Hâlbuki kadınların buna ne hakkı var
Kadın eksik etekti.
Mirastan pay alamıyordu.
Mahkemede şahitliği kabul edilmiyordu.
Kadının karnından sıpası, sırtından sopası eksik edilmemeliydi.

Be Mustafa’m!

Doğudan batıya bu ülkenin her bir köşesinde savaştın.
Zaferler kazandın, bu milletimiz bunu hak etti deyip bir de bayram yaptın
23 Nisan 1920’de egemenlik ilan ediyorsun çocuklara Bayramı hediyesi,
Hâlbuki çocuklara şeker, biskevit, dondurma, çikolata verilse de olurdu.
19 Mayıs 1919’da Samsun’a ayak basar basmaz,
1. Dünya savaşında Zafer kazanan devletler tarafından
Memleketin dört bir yanı işgal edilmiş,
Sen korkmadan, yılmadan bunlara karşı
Ulusal Kurtuluş savaşı ilan ettin
Bu bayramı da gençliğe armağan ediyorsun
Kendini niye bu kadar telef ettin?

Be Mustafa’m!
Kurtardın da ne oldu, bak şimdi halimize
Bıraksaydın da ben Rus, sen Yunan, o Fransız, İngiliz olarak
Onların tebaasında yaşasaydık olmaz mıydı?
1. İnönü, 2. İnönü, Sakarya Meydan muharebesi
Savaşlarında milletin makus talihini yendiniz.
Kahraman Türk halkı ve ordusu ile büyük zaferlere imza attın
Sonunda düşmanı İzmir’de denize döktün
30 ağustos 1922 Zafer Bayramı ilan ettin.

Be Mustafa’m!
Bunlar yetmezmiş gibi 654 yıllık padişahlık yönetimini yıktın
29 Ekim 1923 de Cumhuriyeti ilan ettin
O gün bizim Cumhuriyet bayramımız oldu…
Fener alayları, şenlikler düzenlendi.
Bunca zaferleri, o yürekli arkadaşların ve kahramanla komutanlarla

Orgeneral ismet PAŞA
Mareşal Fevzi ÇAKMAK
Orgeneral İzzettin ÇALIŞLAR
Orgeneral Cevat ÇOBANLI
Korgeneral Kazım KARABEKİR
Ali Fuat CEBESOY
Kazım ÖZALP
Tümgeneral Rafet BELE
Mehmet Nuri CONKER
Ve dahası…

Kara Fatma bacının sırtında top mermisi taşıyarak
Kağnı arabasında mühimmat, at sırtında yorgun eratla
Memleketteki hainlere ve düşmana karşı,
Omuz omuza nasılda zaferler kazandın?
Hala akım ermiyor…

Be Mustafa’m!

Sarı saçlım mavi gözlüm bu ilkeler, bu inkılaplar, bir bir yok ediliyor
Ben bunları, halkımız bir kere daha duysun diye yazıyorum.
Türk devleti, Türk toplumunu oluşturdun
Bir de bir koğuşta “Bir Türk on düşmana bedeldir” yazmışlar onu da değiştirdin

Be Mustafa’m!

“Bir Türk Dünyaya bedeldir” dedin
Yaptıklarının hangi birini anlatayım.
Kurduğun Cumhuriyet için
F. Nafiz Çamlıbel-B. Kemal Çağlar
10. Yıl marşını yazdılar

“Çıktık açık alınla on yılda her savaştan,
On yılda on beş milyon genç yarattık her yaştan;
Başta bütün dünyanın saydığı Başkumandan;
Demir ağlarla ördük Anayurdu dört baştan.
Türk’üz, Cumhuriyetin göğsümüz tunç siperi,
Türk’e durmak yaraşmaz, Türk önde, Türk ileri!”

Nerde şimdi bu yazarlar, nasılda bizleri kandırmışlar
Ben, o, bu, şu hep kendimizi Türk sandık sayenizde
Meğersem öyle değilmiş, şimdi akil insanlar, akıllı devlet büyükleri
Öyle demiyor.
Biz bunları boşuna mı okuduk, yazdık, öğrendik, üzülüyorum halime
Daha neler neler öğrettin bize

Be Mustafa’m!
Gençliğe Hitabeni de unutamadık

“Ey Türk Gençliği!
Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir.”


Diye başlayıp,

“Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!”

Bitiyordu..
Bunca yaptıkların boşamıydı, biz yanlış mı öğrenmişiz,
Türk diye bir şey yokmuş, ama ben yine de bunu diyenlerin
Damarında ki kanı merak ediyorum…

Ya işte böyle be Mustafa’m!

Seninle ilgili neler öğrenmedik ki !
1893 de Selanik Askeri Rüştiyesi sınavını kazandın
Adın Mustafa’ydı, matematik öğretmenin adı da Mustafa olunca
İsmine KEMAL ilave etti,
1902 de Teğmen,
1905 de Yüzbaşı
1919 da Müfettiş olarak Samsun’a ayak bastın
1920 de Meclis ve Hükümet Başkanlığına seçildin
1923 de TBMM Başkanlığına seçildin ilk Cumhur Başkanı oldun
1927-1931-1935 de 4 kez yine Cumhur Başkanı seçildin
Bunca yorgunluktan sonra,
O, beden artık kendini hasta hissetmektedir.
O, can son nefesini verir.
Yıl 1938 saat 09.05
Türkiye ağladı, bütün dünya ağladı.
Yedi Cihan yasta…
Senin için yazılan şiirler, yapılan besteler, yazılan kitaplar, söylenen türküler
Hep bunlar boşuna mı, söylenmiş, yazılmış, çizilmiş

Ölümsüz Mustafa’m
Dünya devlet büyükler öyle övgüler yağdırdı kı, akıl almaz boyutta
Yalan mı söylemişler senin için,
Yoksa asıl Ergenekoncu sen miydin?
Benim izlenimime göre Bu ahval ve şerait içerisinde yaşasaydın
Üçü bir arada
Ergenekoncu + Balyozcu + örgütçü olarak güme giderdin
Yaşasaydın ona, ne şüphe…

Be Mustafa’m!

Halk Ozanımız Mahsuni Şerif de gitmeden senin için beste yaptı ;

“Sana hasret sana vurgun gönlümüz
Neredesin mavi gözlüm
Nerde nerde nerdesin dost
Bu gemi bu Karadeniz
Sarı saçlım mavi gözlüm
Nerde erde nerdesin dost

Kurban olam yürüdüğün yollara
Kara peçe yakışmıyor kullara
Uyan bak bizim hallara
Sarı saçlım mavi gözlüm
Nerde nerde nerdesin dost”


Hani sana sitem gibi yazıyorum ya
Seni aradığımdan üzüldüğümden, özlediğimden yazıyorum.

Be Mustafa’m!

Sana kıyar mıyım, kurban olurum yoluna,
Boyuna, posuna, şanına, şöhretine bakışlarına,
Sarı saçlım mavi gözlüm,
Biz senin yolunda bu hainlere, bu servet düşkünlerine,
Bu yobazlara, bu tarikatlara, bu bölücülere
Bize emanet ettiğin bu yurdu ölürüz de vermeyiz
Sen rahat uyu

Mustafa Kemal Atatürk’üm

Altan KORKMAZ

Yorumlar

Popüler Yayınlar